Ehlibeyt’in Yaşam Tarzı İlmi ve Araştırma Konferansından önce görüş sahipleri ve düşünürler ile sohbetler ve oturumlar düzenlendi. Bu oturum ve sohbetlerin tamamı beş özel namede çap edildi. Abna Haber Ajansı her hafta bu oturum veya sohbetlerin metinlerinden bir tanesini yayınlayacaktır.
“Ehlibeyt’in Amel ve Davranışından Ahlak Hükmü İstinbatı” kitabını yazması bahanesiyle İslami İlimler ve Kültür Araştırma Merkezinin Ahlak ve Eğitim bölümünün ahlak grubu müdürü Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Muhammed Alimzade Nuri ile bir röportaj yaptık. Yaşam tarzının tarifi, yaşam tarzının özellikleri, Ehlibeyt’in yaşam tarzının seçiminin merhaleleri, bugünkü yaşam tarzında değişim yaratmak ve Ehlibeyt’in davranışlarını anlamanın kaide ve esasları, onların yaşam tarzının elde edilmesi gibi konular bu röportajda ele alınan konulardandı.
Bu röportajın tam metni:
Birçok insan Müslümanlığın sembolünün İslam’ın zahiri adabında olmadığına inanıyor; bu görüşe göre Müslümanlık Müslüman ferdin kalbinde, imanında ve inancında olmalıdır ve zahiri boyutun riayet edilmesinin pek o kadar önemi yoktur. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
İslami adap, İslam’ın zahiri sembolüdür; ama Müslüman olmak her yapılan davranış ile uyuşmaz. Yani İslami değerlere teslim olduğumuz zaman, her davranışı veya zahiri kendimiz için seçemeyiz. İslami adap, İslami inanç ve değerler ile örtüşen zahiri davranışlardır; tevhidin dışsal zuhuru, Allah karşısında teslimiyet ve ona kulluktur.
Bizim zahiri davranışlarımızın niteliği bizim düşünce ve alakalarımızın dış âleme yansımasıdır. Bu bizden dışa vurulan yansımalar, bizi bir tür başkalarına ve hatta kendimize tanıtmadır. Bizim içsel hâletlerimizi ortaya çıkartır, bizim inanç ve beğenimizi gösterir. Mesela Şiilerin Ehlibeyt’in matem günlerinde giydikleri siyah gömlekleri, onların Peygamberin (s.a.a) ailesine olan aşk ve alakalarını ve onların bu kültüre olan inançlarını açıklar. Bu yüzden bu zahiri haletler birileri arasında ortak ise bu onların yakınlığını ve hemfikir olduklarını gösterir ve eğer kişilerin zahirlerinde ve yaşam tarzlarında fark varsa onların bakış ve değerlerinde de farklılıklar olduğu tahmin edilebilir.
Batı dünyası da adabın oldukça önemli etkisine dikkatle ve kendi düşünce ve kültürünü yaymak maksadıyla iki paralel çaba içine girmiştir:
Birinci olarak kendi toplumunun adabını ve davranış tarzını küreselleşme unvanı adı altında tüm dünyaya yamaktadır. Dil, hat, kıyafet, dış görünüm, mimari, toplumsal davranışlar, yiyecekler, içecekler ve kendi kültürünün tüm görünümlerini uluslararası yapmıştır ve kendi kültür ve beğenisini daha üstün ilan etmek, yaşam ve daimi huzurunu herkese göstermek amacını gütmektedir.
İkinci olarak bizim adap ve asil kültürümüzün sembollerini zayıflatmakta veya tahrif etmektedir. Mesela köpek, domuz, şarkıcılar ve batılı oyuncular bizim gençlerimizin tişörtlerinin üzerinde tebliğ edilmektedir. Buna karşılık siyah çarşaf veya akik yüzük takılması alaya alınıyor. Değişik saç modelleriyle bizi hüviyetsiz batılı gruplara benzetiyorlar; ama bizi şehitlere ve iyilere benzeten ve dinin tavsiye ettiği adaptan olan birazcık sakal, sağlık kuralları kılıfıyla zararlı gösterilmeye çalışılıyor. Çocuklarımız da her gün batılı yaşamın adabını öğreten filim ve hikâyelerle, fıkralarla ve yerli kültürün sembollerini tahkir eden oyunlarla karşı karşıya bırakılmaktadırlar.
Son zamanlarda sıkça gündeme getirilen konulardan biri yaşam tarzıdır ki gerçekte ve sizin sözlerinizden anladığımız kadarıyla zahiri adap sadece onun bir bölümüdür. Lütfen yaşam tarzını tarif edin ve İslami yaşam tarzının ne manaya geldiğini açıklayın.
Yaşam tarzı düzenli ve yaşamın özel sistemidir ki bir ferde veya aileye ya da topluma özel bir hüviyetle ihtisas eder. Bu nizam, dışsal davranışın genel bir geometrisidir ve fertleri, aileleri ve toplumları birbirinden ayıran bir özelliktir.
Yaşam tarzını bir ferdin günlük davranışlarının az çok uyumlu ve kapsamlı bir mecmuası olarak tanımlayabiliriz ki sadece onun cari ihtiyaçlarını gidermekle kalmaz, onun kendi şahsi hüviyeti için seçtiği has rivayeti de diğerleri karşısında canlandırır. Yaşam tarzı tam olarak müşahede edilebilir veya müşahededen elde edilebilir. Eğer yaşam tarzının adap ile ilişkisini açıklamak istersek şunu dememiz gerekir: Adabın birleşik heyeti, yani bizim sade davranışlarımız ve zahiri cilvelerimiz tek parça halinde nazara alınırsa bizim yaşam tarzımızı gösterir. Bizim masraflarımız, muaşeretlerimiz, kıyafetlerimiz, konuşmalarımız, gezintilerimiz, evimizin dekorasyonu vs. tam bir kutu içinde bizim yaşam tarzımızdır. Bu davranış görünümleri, bizim şahsiyetimizin yaşam muhitindeki harici yansıması ve inançlar, itikatlar, değerler ve alakalarımızın bir göstergesidir ve onların terkibi bizim şahsiyetimizi göstermektedir.
Yaşam tarzı, ilişkiler nizamını, geçim nizamını, gezinti ve boş vakitleri geçirme yöntemini, alışveriş modelini, modaya bakışı, şan ve makama bakış açısını, teknoloji ürünlerinden faydalanmayı, kültürel sanayiden faydalanma şeklini, kültürel alanda ilgi alanlarının merkezlerini; din, aile vatan, hüner ve spor gibi ve diğer alanları kapsama alanına almaktadır. Davranışların fihristi, onları diziş türü, vaktin ihtisas şekli, vurgular, faktörler vs. yaşam tarzını şekillendiren değişkenlerdir. Mesela zenginlerin ve eşrafın yaşam tarzı, askerlerin ve çiftçilerin yaşam tarzı, Amerikalı, Çinli, İranlıların yaşam tarzı, dindarların yaşam tarzı, Hizbullahçıların yaşam tarzı bu değişkenler bakımından farklılıklar arz eder.
Yaşam tarzı, toplumsal yapılanmaların modern şekli ve insanın hüviyetinin kaynağıdır ve tabaka veya kavmiyet gibi insana mana ve hüviyet hissi vermektedir. Mesela fert için filan şahsiyet gibi yaşamak, evinin duvarının rengini filan renge boyamak veya özel bir tür gezinti yapmak önemlidir.
İslami adap, bir yaşam tarzı ve sistematik bir davranıştır ki yüce ubudiyet simgesinin altındadır. Ubudiyet ve kulluğu yaşamının maksadı edinen biri, yaşamının niteliği noktasında ilgisiz kalamaz. Yaşamının tüm alanlarında, namaz ve ibadetten tutun kazanç, iş, öğrenim, gezinti, muaşeret, sağlık, yiyecek, mimari, sanat, konuşma, üretim, masraf ve zahiri süslenme vs. her şeyi kulluk yoluna sokar. Yani yaşamının tüm kısımlarına ilahi renk katar. Müslüman sadece camide değil, evde, pazarda, ders sınıfında, iş yerinde ve sokakta kuldur ve her iş için ilk önce Allah’ın rızasını düşünür.
Yaşam tarzının mefhumunu daha iyi anlamak için onun özelliklerini açıklar mısınız?
Birincisi: Yaşam tarzı, suret (tarz) ve manadan (Yaşam) terkip olmuştur. İnançlardan ve beğenilerden oluşan, yaşam felsefesinde bilinçli veya bilinçsiz belirtilen görüşlere dayalı davranışlardır. Kişinin özel bir yaşamı arzu etmesi veya özel bir yaşamı alaya alması ve şiddetle eleştirmesi, “Yaşam işte budur!”, “Ne mutlu filan kişiye!”, demesidir ve onun değerler düzenini gösterir ve yaşam tarzını seçmede oldukça etkilidir. Yaşam tarzını inançlar ve değerlerden ayrı tutamayız. Yaşamın zahiri bu inanç ve beğenilerin neticesidir.
İkincisi: Yaşam unsurlarının mecmuası, belli bir uyum, düzen ve tenasübe ulaştığında yaşam tarzı şeklini alır. Birkaç tür mantık ve modelin amalgamı yaşam tarzı değildir. Mesela ilişkiler nizamı ile geçim nizamı, itikatlar nizamı, kültürel nizam ve harcama nizamı uyum içinde olmalıdır. Bu uyum bir miktar süreklilik arz etmelidir. Geçici uyumluluk ki toplumsal atmosferin etkisi altında süratle yok oluyorsa yaşam tarzını oluşturmaz. Mesela toplumsal, kültürel ve fikri hüviyeti şekillenmemiş ve değişik davranışlar sergileyen bir genç henüz bir yaşam tarzına sahip olmamıştır.
Üçüncüsü: Yaşam tarzını oluşturan unsurların çoğu ihtiyaridir. Eğer bir fert bir kampta zoraki bir iş yapıyorsa veya esarette ve dış baskı neticesinde bir yaşama katlanıyorsa bir yaşam tarzına sahip olamamıştır demektir. Yaşam tarzı seçilmelidir ve fert faal bir şekilde kendi inanç ve değerler nizamına göre onun tarif, diziş ve mimarisinde katılımı olmalıdır. Elbette medya organları sürekli olarak yeni yaşam tarzları yayınlamaktadırlar ve zihinleri ve gönülleri onu seçmek için tahrik etmektedirler.
Çoğu zaman belli sayıda fertler bir çeşit yaşam tarzında ortak olurlar. Toplumsal gruplar genellikle bir çeşit yaşam tarzına sahiptirler.
Dördüncüsü: Yaşam tarzı icat edilme ve değiştirilme kabiliyetine sahiptir; zira çir çeşit kişisel seçim ve tarzdır. Bir çeşit planlamadır ki onu eleştirebilir ve onu bırakabiliriz. Gerçi toplumsal şartlar yaşam tarzındaki değişiklikleri zorlaştırabilir.
Beşinci: Henüz kişiliğin oluşmadığı çocukluk dönemi dışında, insan adap ve yaşam tarzı olmaksızın düşünülemez. Gerçekte hiç kimse edepsiz değildir. Aynı şekilde terbiyesiz, kültürsüz ve şahsiyetsiz de değildir; zira insan doğru edep almadığı takdirde edepsiz olmaz; kötü edepli, kötü eğitimli ve kötü şahsiyetli olur.
Eğer biz yaşamda belli bir tarzı kendi irade ve ihtiyarımızla seçmezsek, ister istemez muhitin belirlediği kalıplarda bir yaşam tarzına sahip oluruz. Bu yüzden bilinçli ve ihtiyarımızla yaşam tarzını seçersek ne kadar güzel olur! Böylece muhit şartlarının bizim yaşam rengimizi değiştirmesine izin vermeyiz.
Devamı var…
ABNA24.COM